Gazetecilik eğitiminde haber ile ilgili ilk derste öğretirler:
"Habere yorum katılmaz!", "Sadece haber vardır!", "Saf haber!"
1984'de İstanbul Üniversitesi Basın Yayın Yüksekokulu'nda (Şimdiki adıyla İletişim Fakültesi) Haber Yazım Teknikleri dersinde bu kavram yüzünden kapışmıştım aynı zamanda adaşım olan Oktay Verel'le.
İzmir'de bir cinayet bilgisini vermiş, bunun haberini yazmamızı istemişti. Ve onun için her şey bu kadar basitti. Söz isteyip, haberi hangi gazete için yazacağımızı sormuştum.
"Ne farkeder ki. Haber yazacaksın." demişti.
Kendisine göre haklıydı. Ama ben de...
"Nasıl ne farkeder? Hem de nasıl farkeder. Eğer bu haberi Hürriyet için yazacaksam dramatize etmem, hikâyeleştirmem ve bol bol fotoğraf bulmam gerekiyor. Yok eğer sizin Genel Yayın Yönetmeni olduğunuz Bulvar gazetesi için yazacaksam; iç gıcıklayıcı, tahrik edici bir dille, cinayete neden olan süreci de içeren uzuun bir haber yapmam gerekiyor. Ama eğer Cumhuriyet için yazacaksam; ölen-öldüren ünlü olmadığına, yeraltı dünyasıyla ilintili olmadığına, cinayetin politik bir yanı da olmadığına göre, iç sayfalardan birinde, haber devamlarının arasında, 8-10 cm.lik bir haber olacağını bilerek, yahut da hiç yayınlanmayacağını peşin peşin göze alarak kaleme almalıyım." dedim.
Adaşım şanssızdı.Ukalanın birine, çok bilmişin birine denk gelmişti. Sözlerimden ona öğrenimüyeliği getiren makamına da, gazetesine de hiç bir değer vermediğimi hissetmiş, tiksinen, iğrenen bir yüz ifadesiyle;
"Önce doğrusunu yaz da. Devamına bakarız." demişti.
Sınıftaki hınzır gülümsemeleri hala anımsıyorum. O gün dersi ben vermiştim. Ilıcak'ların Tercüman grubunun "Magazin Bölümü Yayın Yönetmeni" değil.
10 Eylül 2009 günü de basına "Dersini veren" Taraf Gazetesi oldu.
İstanbu'u neredeyse yerlebir eden sel ile ilgili küçücük bir haber vermişti Taraf. Yük taşımak için üretilmiş bir minibüs ile işlerine taşınan 10 kişiden yedi kadın işçinin ölüm haberiydi bu. Aracın yük taşımak için üretilmesinden yola çıkarak küçük bir sözcük oyunu yapmış, İşverene "yük olan yedi işçi artık yok, demişti.
21. yüzyılda, ülkenin en büyük kentinde bir yağmur tüm bir kenti yerlebir ederken insanlar isyan ediyorlar:
"Yahu bu çağda, bunlar olur mu?"
Olur, olur. Kamyon kasalarında, kapalı minibüslerde insan taşıttıracak kadar gözleri ve vicdanları körleşmiş kan emicilere "dur" demedikçe daha neleeer olur.
Biz koskoca bir sel faciasına bakarken Taraf aradan küçücük bir detayı seçti ve haber yaptı. Demek bu ülkede halâ gözleri körleşmemiş insanlar, gazeteciler var. Ve o gazeteciler ne güzel ki; "saf haber" yazmak peşinde değil.
0 yorum :
Yorum Gönder